İstanbul’un  göbeğinde, oldukça mütevazı bir iş merkezinin  bir dairesinde dikdörtgen masa etrafında birkaç düzine insan… Çoğunluğu istişareli olarak belirli kararlar almak için  anadolu  kültürünün sıcaklığı ile koyu bir sohbete tutuşmuştu. İçlerinden biri ilk defa böyle bir ortamda bulunuyormuşçasına meraklı gözlerle çevreyi süzüyordu.

     Adı geçen yer Mecidiyeköy’de,  Ali Samiyen Stadı’nın karşısındaki İSTANBUL İSLAHİYELİLER DERNEĞİ’dir. Koyu sohbete dalanlar ise bu derneğin yönetim kurulu üyeleriydi. Toplantı da olağan yönetim kurulu toplantılarından biriydi. Çevreye meraklı bakışlar atan kişi de bendim. Toplantıdan birkaç önce İstanbul’da üniversite okumakta olan İslahiyeli üniversite öğrencisi sıfatıyla toplantıya davet edilmiştim.

    Toplantının gündemi; İslahiyeliler’i bir araya getirmek ve memleket hasretini bir nebze olsun gidermek amacı ile derneğin her yıl yaptığı “ İstanbul İslahiyeliler Pikniği”, derneğin yeni açılan www.islahiyeliler.org adındaki web sitesi ve İslahiye’den davet edilen başarılı öğrencilerin İstanbul’daki programları idi.

    Konuşmaların içeriği bunlardan ibaretti. Ancak o toplantının anlamı benim için bunlardan ibaret değildi. Öncelikle ben ilk defa böyle bir toplantıya katılıyordum ve bu toplantı da benim de görüşlerim, duygu ve düşüncelerim, analizlerim alınmıştı. Bir öğrenci için önemsenmek büyük bir onur ve idealdir, meğer ki bu bir derneğin yönetim kurulu toplantısı olsun. O insanların memleketlerinden uzun yıllar önce ayrılmalarına rağmen bu kadar içten memleket sevdası ve kaygısı taşıdıklarını görmek beni de onlar gibi içten duygulandırdı. Bu toplantının evvelinde İslahiye’de iken ben dahil ahalinin çoğunluğu “İslahiye’den ayrılanlar İslahiye’yi unutuyor, memleketleri için hiçbir şey yapmıyorlar.” düşüncesinde idim. İnsanın memleketinin doğduğu yer değil doyduğu yer diyorlar. Bunun doğru olmadığına en güzel örneği bu dernek çalışanları vermiyor mu?  Hangimiz tozlu yollarda misket(bizim deyimizle “gülle”) oynadığımız, akşamları saklambaç, lottik veya daliye veya sek sek oynadığımız çocukluğumuzun geçtiği günleri unutabilir.

    Gurbette her zaman çalabileceğimiz- yolunuz düşer ise siz de çalabilirsiniz-bir kapı açan, bu dernekte emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunarım.

   Küreselleşmenin, ulusallaşmanın ve bölgeselleşmenin durdurulamaz bir hız kazandığı şu zamanda baba ocağı memleketimize, faydalı olabilme ümidi ile…

                                                

 

                                                 MEHMET SONER SAĞIROĞLU   

                                                 İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ

                                                 sooner-_-913@hotmail.com