Islahiye, tarihin en eski devirlerinden beri birçok medeniyete ev sahipligi yapmistir. Bunun nedeni Suriye-Anadolu geçis güzergahi üzerinde bulunmasindan kaynaklanmaktadir. Bu medeniyetlerden günümüze ulasan eserler burada yasayan topluluklar hakkinda bize bilgi vermektedir. Yapilan kazilar sonucu Hititlere ait Sakçagözü ve Zincirlide bulunan eserler, buralarin merkezi sehirler oldugunu göstermektedir. Hititler zamaninda heykel ve abide atölyelerinin kalintilari bugünkü Yesemek Köyü yakinlarinda bulunmaktadir.

Bu yer günümüzde Yesemek Açik Hava Müzesi olarak bilinmektedir. Islahiye’nin muhtelif bölgelerinde 60’dan fazla höyük ile bu höyüklerde Hititlere ait esya kalintilarinin bulunmasi, Hititlerin Islahiye bölgesinde 60’dan fazla sehir kurduklarinin ve medeniyet meydana getirdiklerinin göstergesidir. Islahiye’nin Gözbasi semti olarak bilinen tepeler üzerindeki Nikola(Nigolu) Kalesi ile Islahiye’yi içerisine alan Nikoopolis sehrinin Yunanlilar tarafindan kuruldugu ve eski yunanlilarin Islahiye’de yasadiklari bilinmektedir. Dogu Roma Imparatorlugunun, Islahiye geçidini elinde tutmak için, bu bölgede bir çok sehir kurdugu tespit edilmistir. Bizans devri sehirlerinden Cincikli Harabelerindeki mozaikler günümüze kadar gelmistir. Bu sehrin içerisinde demir ve maden cürufunun bulunmasi, çevrede maden sanayiinin de gelismis oldugunu göstermektedir. Islam ordulari Hatay’i ele geçirince burasi uzun süre Bizans ile Islam Devleti arasinda sinir bölgesi oldu. Bizans’a yapilan akinlar için üs olarak kullanildi. Bu bölgede güvenligi saglamak içinde birçok kale yapildi. 750 yilindan itibaren Abbasilerin egemenlik dönemi basladi. Avasim adiyla sinir bölgesi olusturuldu. Ancak Bizans ordulari bir yillik kusatmadan sonra 969 yilinda Antakya’yi ardindan da tüm Hatay bölgesini ele geçirmisler ve bölge tekrar Bizans hakimiyeti altina girmistir. Zamanla bu bölgede Türk nüfusu çogaldi.

Bu olay Selçuklularin bölgede gelismesine zemin hazirladi. Bu yillarda Hanoglu Harun, Afsin, Sandik, Kurlu, Atsiz ve Söklü Beyler Suriye’ye gelerek bölgeyi ele geçirmislerdir(1065). 1071 Malazgirt Zaferi sonunda Anadolu fethedilmis ve Kutalmisoglu Süleyman Sah Anadolu’ya gelerek Iznik merkez olmak üzere büyük Selçuklu devletine bagli kalmak sartiyla Anadolu Selçuklu Devletini kurmustur. Süleyman Sah Anadolu’yu ele geçirdikten sonra Güneye yönelerek l084 yilinda Antakya ve çevresini ele geçirmistir. Buradan Suriye üzerine yürüdügünde karsisinda Suriye Selçuklu Hükümdari ve Meliksah’in kardesi olan Tutusu buldu. Halep yakinlarinda Ayn-i Selem’de yapilan Savasi kaybeden Süleyman Sah öldü.(1086) 1098 yilinda Islahiye’den geçen Haçlilar Antakya’yi yeniden ele geçirdiler. 1268 yilinda Memluk Sultani Baybars Anadolu Selçuklu Sultaninin yardim istegini kabul ederek bölgeye geldi. Antakya’yi fethederek Islahiye’yi de içine almak kaydiyla Kayseri’ye kadar olan yerleri ele geçirdi. Sultan Baybars’in Anadolu’dan geri çekilmesiyle, Mogollarin baskilari Türkmenler üzerinde artarak devam etmistir. Bunun sonucu Islahiye ve Hassa yogun bir Türkmen iskanina sahne olmustur. Bu dönemde Ramazan ogullari ve Dulkadiroglulari bölgede bulunan güçlü beylikler durumuna gelmislerdir. Osmanli Devletinin kurulup güçlendigi yillarda bölge Memlükler ile Osmanlinin sürtüsmesine sahne oldu.


Yavuz Sultan Selimin Misir seferine çiktigi zaman, Misirlilar ile ilk temasi, Islahiye yakinlarinda yer alan Güvercin Geçiti ve Sahmaran gediginde olmustur. Islahiye Yavuz Sultan Selim zamaninda Mercidabik Savasindan itibaren, Osmanlilarin topraklari içerisinde kalmistir. Bu bölge zaman zaman savaslarin yapildigi yer, ayrica hayvancilikla ugrasan asiretler için önemli bir kislak olmustur. Osmanli Devleti’nin merkezi otoritesinin zayiflamasindan sonra Islahiye civari devlete baskaldiran asiretlerin çapulculuk alani haline gelmistir.


17.y.y. sonlarinda ve 18. y.y. baslarinda Islahiye yöresinde asayis iyice bozulmus, Celali ve Saruca Sekban isyanlarindan etkilenen yerlesik asiretlerde ayaklanmaya baslamisti. Kendini koruyamayan köyler tahrip edilmis, halki dagitilmis, yol güvenligi kalmamisti. Bu karisikliklari önlemek nüfus ve üretim dengesini kurmak ve huzuru saglamak için Osmanli Devleti 18.y.y. baslarinda kapsamli tedbirler aldi ve büyük bir iskan projesini uygulamaya koydu. Bu bölgeye konar-göçer halde yasayan çok sayida Türkmen-Yörük asireti iskan edildi. Bununla hem göçerlerin zararlari en aza indirilmis, hem de harap yerlerin imari ile üretim dengesi ve yollarin emniyeti saglanmis oldu. Bu durum uzun sürmedi 18. yy.da bütün Imparatorluk topraklarinda huzursuzluklar arttigi gibi Islahiye bölgesi de bu huzursuzluktan etkilendi. Kaybedilen savaslar ve topraklar, kapitülasyonlar, agir vergiler, huzursuzluk ve anarsinin artmasini hizlandirdi. Bölge diger bölgeler gibi huzursuzluk içinde çalkalanirken, iktisadi hayatta da çöküntü basladi. Yerlesen asiretler tekrar konar-göçer hayata geçmeye basladi. Bunun sonucunda devletin iskanlarla saglamayi amaçladigi denge bozuldu.


19.y.y. baslarindan itibaren sosyal çalkantilar had safhaya ulasmisti. Bunun üzerine Osmanli Hükümeti isyan halindeki Kozan ve Gavur daglari çevresini kontrol altina almak için bir ordu kurulmasina karar verdi. Isyanlari bastirmak ve bozulan düzeni yeniden saglayarak islahat yapmak amaciyla kurulan bu orduya “Firka-i Islahiyye” adi konuldu. Bu yeni ordunun Komutanligina Dervis Pasayi, Komiserligine(Mülki Amir) ise Ahmet Cevdet Pasayi atadilar.
yler özelligindedir.
 
FIRKA-I ISLAHIYYE Firkanin kurulusu 1853’te yapilan Kirim Savasina dayanir. Bu savas sirasinda çekilen asker sikintisi, Cebeli Bereket ile (Gavur daglari, bugünkü Amonos Daglari) Kozan Daglari arasindaki bölgelerden de Asker istenmesine yol açmisti. Ancak bu istek, bu bölgedeki asiretlerin devlete muhalefeti sebebiyle gerçeklesmemisti. Savastan sonra Osmanli Hükümeti hem orduya yeni asker kaynaklari temin etmek, hem de bölgeyi itaat altina alip güvenligi saglamak, eskiyaliga son vermek, vergileri düzenli bir sekilde almak ve birçok karisikliga yol açan konar-göçer topluluklari yerlesik hayata geçirip ziraati tesvik etmek için bir askeri güç olusturma karari almis, bu güce de Firka-i Islahiyye denmistir. Faaliyet sahasi, Iskenderun’dan, Maras ve Elbistan’a, Kilis’ten Nigde ve Kayseri’ye, Adana Eyaletinden Sivas Eyaleti sinirina kadar olan bölgeleri kapsayan Firka-i Islahiyye’nin basina 4. Ordu Kumandani Dervis Pasa, halkla ilgili isleri görmek üzere de Ahmet Cevdet Pasa tayin edildi. Firkanin çogunlugu Balkan isyanlarinda görev alan Bati Anadolu Zeybekleri ve bir kismi da Arnavut askerlerinden olusan 7 tabur yaninda Girit ve Adana’dan gelen taburlarla Hassa 2. Süvari Alayindan olusan toplam 15 tabur piyade, 2 süvari alayi ve 600 kadarda Çerkez, Gürcü ve Kürt adlilarindan teskil edilmistir. Bunlarin yaninda birçok ünlü Osmanli Subayi da Orduda görev almistir.

Firka-i Islahiyye; Firkanin sevk ve idaresi, Islahat zamaninda silah kullanip kullanilmamasi, öncelikle halka devletin varliginin gösterilmesi ve devletin halka sevdirilmesi, asi asiret ve aile reislerinin bölge disina nakledilmesi, Firkaya yardimci olanlara maas baglanmasi, islah edilen yerlerin devlet yönetimine uygun sekilde teskilatlandirilmasi, vergi yükü fazla olan ahalinin yükünün azaltilmasi ve arazileri tapusuz olanlara tapularinin verilmesi gibi hususlarda yetkili kilinmistir. Bu arada isyan halinde bulunan Karafakili asireti itaat altina alindi. Firka-i Islahiyye buradaki islerini tamamladiktan sonra Gavur daginda bulunan Nikola Kalesi civarina geldi ve Kaleyi tamire basladi. Bölgede mevcut Kerkütlü, Çerçili, Hanagzi, Türtbahçesi, Egintili, Keferdiz Nahiyeleri ile Dumdum ovasi asiretleri birlestirilerek bir kaza olusturuldu ve buraya Firkanin isminden dolayi ISLAHIYE adi verildi(l866). Ayrica kaza merkezi olarak ayni adla bir kasaba kuruldu; Delikanli ve Çelikanli asiretlerinden yüzer hane buraya yerlestirildi.